REDDİ MİRASIN HUKUKİ NİTELİĞİ, HÜKMİ RET KARİNESİ VE TMK 614’ÜN SİSTEMATİK KONUMU: TEORİK BİR DEĞERLENDİRME
- ÜNAL HUKUK BÜROSU
- 17 Kas
- 2 dakikada okunur
Reddi miras kurumu, Türk Medeni Kanunu’nun 605–614. maddeleri arasında düzenlenen ve külli halefiyet ilkesine getirilen istisnai bir hukuki mekanizmadır. Amaç, mirasçının terekenin borçlarından dolayı kişisel malvarlığıyla sorumluluk altına girmesini engellemek ve özellikle borca batık terelerde mirasçıyı korumaktır. Bu nedenle reddi mirasın hukuki niteliği, irade açıklamasının rolü, kanuni karine olarak hükmi ret ve ret zincirine ilişkin bildirim mekanizması birlikte ele alındığında kurumsal bütünlük daha iyi anlaşılır.
Bu metin, reddi miras sistemini üç teorik eksende incelemektedir:
İradi ret,
Hükmi ret
TMK 614 kapsamında bildirim yoluyla ret zinciri
1. İRADİ RET (TMK 606 VE DEVAMI)
İradi ret, mirasçının açık bir irade beyanı ile külli halefiyeti kabul etmemesidir. TMK 606 uyarınca:
Miras üç ay içinde reddedilebilir,
Süre hak düşürücüdür,
Yasal mirasçılar için süre, ölümün öğrenildiği tarihte; atanmış mirasçılar için ise tasarrufun resmen bildirildiği tarihte başlar.
İradi ret, tek taraflı yenilik doğuran hak niteliğindedir. Beyanın karşı tarafa ulaşmasıyla sonuç doğurur; geri alınamaz, şarta bağlanamaz ve kesin niteliktedir.
TMK 611 uyarınca ret, mirasçının “miras bırakan kendisinden önce ölmüş gibi” kabul edilmesini sağlar ve miras payı altsoya geçer. Bu düzenleme, temsil ilkesinin teknik bir yansımasıdır.
2. HÜKMİ RET (TMK 605/II)
TMK 605/II’de düzenlenen hükmi ret, öğretide “kanuni ret karinesi” olarak nitelenir. Hükme göre:
“Miras bırakanın ölümü tarihinde ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmişse miras reddedilmiş sayılır.”
Bu düzenleme iki unsura dayanır:
a) Objektif unsur: Murisin ödeme aczi
Murisin ölüm anındaki ödeme aczinin:
Açıkça belli olmasıveya
Resmen tespit edilmiş bulunması
yeterlidir. Bu tespit aciz belgesi, sonuçsuz haciz işlemleri, kamu borçlarına ilişkin takipler veya terekenin pasiflerinin aktiflerini aşması gibi unsurlarla yapılabilir.
Temel ilke, ölüm anındaki mali durumun esas alınmasıdır. Ölümden sonraki gelişmeler yalnızca önceki durumun açıklanmasına hizmet ettiği ölçüde dikkate alınır.
b) İrade unsurunun yokluğu
Hükmi ret, iradi retin aksine bir irade beyanına bağlı değildir. Şartlar gerçekleşmişse miras kendiliğinden reddedilmiş sayılır.
Öğretide hükmi retin hukuki niteliği tartışmalıdır:
Baskın görüş, bunun adi bir karine olduğunu,
Diğer bir görüş ise doğrudan kanundan doğan sonuç niteliği taşıdığını ileri sürer.
3. TMK 614 – RET ZİNCİRİ VE BİLDİRİM MEKANİZMASI
TMK 614, reddi miras sisteminde kendine özgü bir ara konuma sahiptir. Maddeye göre:
“Mirasçılar, mirası reddederken kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler. Bu takdirde ret, sulh hâkimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.”
Bu düzenlemenin teorik işlevi üç noktada toplanır:
a) Ret zincirinin tamamlanması
Altsoyun durumu belirlenmeden tasfiye yapılamaz; TMK 614 bu süreci hukuken tamamlayıcı rol oynar.
b) Tasfiyenin gecikmesini önleme
Ret beyanları tamamlanmadan terekenin tasfiyesine geçilemeyeceği için kanun, bildirim yoluyla hızlı bir netleşme sağlar.
c) Bildirimin zorunlu nitelikte olması
Öğretide bildirim yapılmamasının bir usul eksikliği mi yoksa geçerlilik şartı mı olduğu tartışma konusudur:
SONUÇ: KURUMUN HUKUK SİSTEMİNDEKİ YERİ
Reddi miras, külli halefiyet ilkesine getirilen sınırlayıcı bir istisna olup mirasçıları borçlardan koruma amacını taşır. Hükmi ret, mirasçının açık beyanı olmasa bile koruma sağlayan kanuni bir karinedir. TMK 614 ise ret zincirinin tamamlanması için zorunlu bildirim mekanizmasını öngörerek sistemin bütünlüğünü sağlar.
Bu üç kurum birlikte değerlendirildiğinde, Türk miras hukukunun borca batık tereler karşısında mirasçıyı korumayı merkeze alan yapısal bir denge oluşturduğu görülür.


